Kayıtlar

Haziran, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KURU BİR AĞAÇTAN ÇİÇEK AÇMASINI BEKLEMEK (OFFRET/KURBAN, YÖN: ANDREI TARKOVSKY)

Resim
Bittim dediğinde sana uzanacak eli bekle. Çaresizim dediğinde gökten gelecek şifayı bekle. İnanıyorsan, asla umudunu yitirme. Düşmüş, yolunu şaşırmış, geride kalmış kimseyi yok sayıp öteleme. Merhameti, hasbihali ondan eksik etme. Özünde kalmışsa bir damlacık can suyu, sen bunu uyandırmanın yolunu dene. Başaramayacağım deme, yol uzun olsa da ilk adımı at, yol kısalır  elbet. Engeller çıkacak, dolu vuracak, dikenler saçılacaktır önüne. Yorgun düşmeden, emek harcamadan hasat gelir mi sandın. Gayret et sen, tevfik Allah'tan. ***   Tarkovsky'in "Offret/Kurban" filmi, kuru bir ağacı dikmekle uğraşan Alexander'in “Gel ve bana yardım et oğlum” diyerek torununu yanına çağırdığı ve ona anlattığı, bana da hep bir umut aşılayan muhteşem bir hikayeyle başlar.   Buyurun beraber kulak verelim bu sese: “Çok uzun yıllar önce, bir Ortodoks manastırında Pamve adında yaşlı bir keşiş yaşarmış. Bir ağacın yamacına kuru bir ağaç dikmiş. Genç öğrencis

BİR KİTAP BİR ALINTI - 9 (GARP CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK -REMARQUE)

Resim
Erich Maria Remarque’ın, 1929’da yazdığı “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı kitabını iki defa okudum. Bir defa da Behçet Necatigil çevirisinden okumaya niyetim var. Savaşın kazananı olmaz, kazananı bile kaybeder diyor kitap. Her sayfası insana dokunuyor, sorgulamaya itiyor. Yazarına bedel ödettiren bu kitaptan hele de şu günlerde çok manidar bulduğum iki alıntıyı paylaşmak istiyorum sizinle. Alman Paul’un esir alınan Rus askerlerini daha yakından tanıyınca, bizi kim, nasıl birbirimize düşman etti diye sorguluyor: Karaltılarınız görüyorum. Rüzgarda sakalları dalgalanıyor.. Onların hakkında birer esir olduklarından gayri hiçbir şey bilmiyorum. Beni üzen de bu. Kendi halinde, suçsuz birer hayat sürmüşler. Onlar hakkında biraz daha bir şeyler bilsem, isimlerini, nasıl yaşadıklarını, neler umduklarını, üzerlerindeki yükleri bilsem, duygularım belki bir hedef buldukları için sevgi ve kaynaşmaya dönüşebilir. Oysa şimdi onlarda yalnızca insan ıstırabını, hayatın korkunç üzgüsünü

LOKMA KARIN DOYURMAZ, MUHABBET ARTIRIR

Resim
İnsanlar, mutluluğu gül alınıp satılan pazarlarda değil, maddi tatmin sağlayacak, görsel şölen sunacak yerlerde aramaya meyilli.    Hâlbuki mutlu olmak için çok büyük şeylere değil, sevgi ve muhabbetle bir sofra başına oturabilen aileye, dostların varlığına ihtiyacımız var bizim. *** Şaban ABAK türküleri anlattığı "Karpuz Kestim Yiyen Yok" adlı kitabında, Fuzuli’nin çok etkilendiğim “Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge / Ne açar kimse kapum, bad-ı sabadan gayrı” dizesini hatırlatarak şöyle devam eder; "Cenabı Allah karpuzu büyük yaratmış. Etrafına halka olalım diye yuvarlatmış. Tatlı dille yiyelim, muhabbetle içimizi tutuşturup, alevlenişine karşı ayna olsun diye, içinin kor kırmızısını suya ve şekere boğmuş. (…) Türküde kestiği karpuzu yiyecek kişiyi arayan (çağıran) âşık, kendisine bir oynaş değil, çocuk da verecek bir eş aramakta, onu çağırmaktadır. Evi de, evdekini de paylaşacak olanı, halden anlayanı çağırmaktadır. Görünüşte karpuz yemeğe, gerçekte is