BİR KİTAP BİR ALINTI-6 (SUR KENTİ HİKAYELERİ - ALİ AYÇİL)
"Kırbaç, zaten yola
geleceklere sadece bahane"
(...) Tayın derisinde kocaman yaralar açan kırbaç, bir türlü ruhuna sirayet etmiyor; tam tersine ruhu yara alan, Behram'ın çırağı oluyordu. Düşmanının iradesi her kırbaçta daha bir gürbüzleşirken, onun iradesi gittikçe zayıflıyor, gururu ölüyor, neredeyse at onun terbiyecisine dönüşüyordu. (...) Çırakla tay arasındaki inatlaşma tam yedi gün sürdü. (...) Seyis Bayram, yedinci günün sonunda
gelip, bedeni ölmüş atla gururu ölmüş çırağının arasına oturdu. Ve ona dedi ki:
Yılkıdan üç türlü at gelir. Bazı atlar, daha diğer atlara vurulan kırbacın
sesini duyduklarında terk ederler huysuzluklarını; ruhlarıyla derileri arasında
bir mesafe yoktur. Bazı atlar ise, kırbacın açtığı yarayla ruhları arasında
gider gelirler, yara açıldıkça ruhları ile derileri arasında gider gelirler,
yara açıldıkça ruhları ile derileri arasındaki mesafe kapanıverir. Kan
ruhlarına damlayınca teslim ederler kendilerini. Bazı atlar da var ki, her
kırbaçta açılır ruhlarıyla bedenleri arasındaki mesafe. Sen onu kırbaçladıkça
ele geçmez ruhu. Öylelerinden geriye, cansız bir tay bedeni kalır. Bir de
seyisin hafızasında, gururu hiç öldürülemeyen bir tayın gurur kıran görüntüsü. Ustalık, bu tür tayları uslandırmakta değil, ona hiç bulaşmamakta saklı.
Kırbaç, zaten yola geleceklere sadece bahane. (Sayfa; 67, 68)
&&&
Kırbacı bahane edip, yola gelmeye, kabuğunu değiştirmeye dünden hevesli olanlar vardır elbet. Herkesin bahanesi kendine göredir. Birde, bahaneler arkasına sığınmayan, hiç bir ihtirasın mest edemeyeceği, hiç bir korkunun tutsak alamayacağı ruhlar da vardır. Bunlar kibir kıran, gurur kıranlardır. Yoksun kalıp kaybetseler de, doğru olandan, güzele olan inançlarından vazgeçmezler. Yola gelenlerin mesut görüntüsü bir an tereddüde düşürse de, içlerindeki özgür ruhu asla teslim etmezler.
Bu duygularla birlikte, Ali AYÇİL'in "Sur Kenti Hikayeleri" adlı kitabındaki "Seyis Behram'ın Genç Çırağı" adlı hikayesinden yaptığım bir alıntıyı paylaştım sizinle.
Başka bir yazıda görüşmek üzere hoşça kalın.
Başka bir yazıda görüşmek üzere hoşça kalın.
YUNİS ELMAS
Ali AYÇİL; Sur Kenti Hikayeleri
Alıntı Yaptığım Kitap; Timaş Yayınları, 159 sayfa
Yeni Baskı; Dergah Yayınları 158 sayfa
Yeni Baskı; Dergah Yayınları 158 sayfa
Çok güzel bir söz: "kırbaç zaten yola geleceklere bahane"...Selam ve Dua ile...
YanıtlaSilGerçekten de öyle. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkürler.
SilYılki atları örneği güzel...Kitabı not aldım.
YanıtlaSilUmarım beğeneceğiniz bir kitap olur. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkürler.
Sil''İnsanlar at yetiştirir diyorlar. Hayır, atlar insanı yetiştirir.Yani insanlar atlarla kurdukları münasebet dolayısıyla daha üstün bir rûhî meziyet sahibi olurlar.'' der İsmet Özel. Atlarımızı elimizden aldıkları için bizler de hikayelerinden kendimizi yetiştirmeye çalışıyoruz, bu da bir şey tabi.Her neyse, at üzerinden farklı bir örneklendirme de İsmet Özel'in 23 Aralık 2000 tarihli yazısından okuyalım ;
YanıtlaSilAt Gözlüğü
Atlar dışında bir başka hayvan türüne daha gözlük kullandırıldığına dair bilgisi olan varsa beri gelsin. Biz insanlar atlara, daha doğrusu beygirlere gözük kullandırmışız. Beygirlere, zira binek atları değildir gözlüklü olanlar. Küheylanlar gözlükten vârestedir. Sadece arabaya koşulan atlardır gözlük kullanan. Bu yüzdendir ki kelime dağarcığımıza at gözlüğü ilâve olunmuş. İnsanlar atların gözlüklü olanlarına neden gerek duymuş acaba? Atların daha iyi görmesine yardımcı olmak için mi at gözlüğünü icat etmişler? Ne gezer! Tam tersine! At gözlüğü bir işe yarıyorsa atların görüş sahasını daraltma işine yarıyor. İstenilen şey arabaya koşulmuş atların tamtamına önlerini, kat etmekte bulundukları yolu, sadece yolu görmeleridir. Gözlüklü atların çevreyle ve ortamla ilgilenmesi istenilmez. Yol boyunca araba çeken atların çevreden ve ortamdan kötü etkileneceği varsayılmıştır. Arabanızı çeken atların yanını yöresini fark ederek ürküp parlamasını, gemi azıya almasını istemiyorsanız onlara gözlük takacaksınız.
At gözlüğü tabirinin kullanımı dolayısıyla insanlara mahsus arsızlığın bir çeşidiyle daha karşılaşıyoruz. Eğer aramızdan birinin at gözlüğü taktığını söylemişsek zikrettiğimiz bu fiili bir kınama vesilesi de kılmış oluruz. At gözlüğü takmasaymış etrafında neler olup bittiğine vâkıf olacakmış. İşte burada durup insanlık halinden ne anladığımızı ve/veya ne anlaşılması gerektiğini sorgulayalım. Bir yolu yürümenin ön şartı o yolda sebat etmektir. Madem yola girmeyi erdem belirtisi ve yoldan çıkmayı kötü bir şey saymışız; o halde nasıl olur da dikkatimizi yola teksif eden at gözlüklerinden bahis açtığımızda kınayıcı bir dile başvurabiliriz? Diyebilirsiniz ki burada kınanan yola teksif oluş değil ve fakat at gözlükleri yüzünden dar görüşlü hale geliştir. Dar görüşler bizi kıt anlayış seviyesinde bırakır. Anlayışımız fakirleştiği için yürüdüğümüz yolun değeri azalır. Oysa hem yol yürümekte sebat gösterebilir ve bunun yanı sıra at gözlüğü takmadığımız için çevremizde hangi unsurların yer aldığını öğrenerek geniş bir görüşün de sahibi olabiliriz. İlk bakışta bu açıklamalar hepimize mantıklı ve cana yakın gelebilir. Ne var ki geniş görüşlü olmayı bir yolu kasıtlı olarak yürümekle, belirlenmiş bir yönde mesafe kat etmekle pek kolay uzlaştıramayacağımızı hiç hesaba katmayız.
Yolculuk ve geniş görüşlülük bize girdiğimiz yoldan başka yolları da takip etmeye kışkırtmadığı taktirde uzlaşabilir. Eğer söz konusu kışkırtma vuku bulursa başlangıçta yolculuk olarak bildiğimiz şey yerini muammalar çözme hevesine, geniş görüşlülük olarak adlandırdığımız ruh durumu ise yerini izafiyet ve keyfiliğe bırakır. Yolculuk ve geniş görüşlülüğü uzlaştırmak istiyorsak sarf ettiğimiz zamanla yolumuzun emniyet içinde yürünme nispetini artıran bilgiyi karşılaştırmamız lâzım. Harcadığımız zamanın çokluğuna mukabil kazandığımız bilgi az ise geniş görüşlülük sadece avareliğimizin bir bahanesidir. İktisap ettiğimiz bilgiye ulaşmak için geçirdiğimiz zamanın ne kadar uzun bir süreyi kapsadığına esef etmiyor, yazıklanmayı aklımıza getirmiyorsak geniş görüşlüğü bir ihtiyaç derecesine çıkararak semerelendirmeyi başarmışız demektir.
İsmet Özel'in bu güzel makalesini paylaştığın için teşekkür ederim Mustafa.
SilKırbaç arsızları da var ama. Anlatım için teşekkürler.
YanıtlaSilOnlar iflah olmazlar. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
SilGüzel bir alıntı....
YanıtlaSilYorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
SilÇok anlamlı bir alıntıyı çok güzel yorumlamışsınız. Kitabı not aldım teşekkürler :))
YanıtlaSilUmarım beğeneceğiniz bir kitap olur. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkürler.
Silhemen not aldım ...teşekkürler keyifli paylaşım için...
YanıtlaSilUmarım beğeneceğiniz bir kitap olur. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
SilGüzel bir alıntı olmuş, hikayeleri daima okumak istemişimdir. Teşekkürler.
YanıtlaSilUmarım beğenirsiniz. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkürler.
SilSöz çok güzelmiş. Alıntı için teşekkürler :)
YanıtlaSilYorum ve ziyaretiniz için ben teşekkür ederim.
Sil"içindeki özgür ruhu teslim etmeyenler" o kadar azdır ki. Çoğunluk üç beş kuruş çıkar için ruhunu çoktan satmıştır. Satmayan bir kısım ise alıcı bulamamasındandır. Yoksa çoktan satmaya hazır.
YanıtlaSilHaklısınız maalesef. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
SilHem alıntı hem söz çok güzelmiş gerçekten...
YanıtlaSilYorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
SilGüzel bir alıntı olmuş.. Teşekkürler :)
YanıtlaSilYorum ve ziyaretiniz için ben teşekkür ederim.
SilBöyle alıntı yapmanız çok güzel bir düşünce olmuş.
YanıtlaSilBeğenmenize memnun oldum. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
SilGüzel bir alıntı Kitabın ismini yazdım.Tesekkurler..
YanıtlaSilBeğenerek okuyacağınız bir kitap olur umarım. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
SilGüzel bir paylasim olmus kitap kapagini da cok begendim 😊
YanıtlaSilKitabım kapağını ben de beğenmiştim. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
Silhım hiç duymadım, yazdım bi inceleyim kitapçıdaa :)
YanıtlaSilİyi bir keşif olur umarım. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
SilAlıntı çok güzel. İnsanı düşünmeye sevk ediyor. Kitabı da not aldım üstad.
YanıtlaSilUmarım beğeneceğiniz bir kitap olur. Üstad hitabı ağır geldi. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim İbrahim bey.
Silçok güzel bir alıntı paylaşımı olmuş iadeyi ziyarete bekledim sizi takibe aldım (www.arivehayat.blogspot.com)
YanıtlaSilKitaplara Kaçanları ziyaret ettiğiniz için teşekkürler. En kısa zamanda bloğunuzu ziyaret edeceğim.
SilŞimdi hüzünlendim işte. İnsanlar, söyledikleri sözleriyle ne kadar büyük yaralar açtıklarının farkında olmadan, acımasız olabiliyor maalesef. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkürler.
YanıtlaSilAlıntılama yaparken en can alıcı yerler yapılmalı ve siz bunu başarıyorsunuz.
YanıtlaSilBu takdir için çok teşekkür ederim.
Sil''Herkesin bahanesi kendine göredir'' ne güzel bir yere parmak bastınız. Bazen karşı tarafı anlamıyorum. İnsan kendini niye ezdirir diyorum. Sonra bakıyorum sahiplenme duygusuna ihtiyacı var. Göremediği şefkati bu şekilde karşılayacağını sanıyorlar, üzücü.
YanıtlaSilYorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.
Sil