BAĞIRMADAN KONUŞURSAN, DUYABİLİRİM

TARTIŞMA ADABI ÜZERİNE


“Mecliste ârif ol kelâmı dinle
El iki söylerse, sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma” 

Karacaoğlan, “Dinle Sana Edeyim Bir Nasihat” şiiriyle yıllar öncesinden böyle seslenirken, ''İncitme sen ahbabını incinmeye senden / Bu 'alem-i fanide zerafet budur işte'' demiş Şaire Leyla Hanım.

Nasihate karnımız tok diyen zerafet yoksunu insana; Theodor W. Adorno Minima Moralia’sında "Tek bir sohbet yok ki bahse tutuşma yüzünden zehirlenmiş olmasın" derken, zehirlenmiş sohbetlerin bizi götürüp bıraktığı yeri 'Yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa, hiçbir yere varamayacağız demektir," diyerek gösteriyor bize İsmet Özel.

Hakikati her halükarda kendisinde görenler, hiç bir zaman doğruya ulaşamazlar. Gayesi, gerçeğe ulaşmak olanların münazaraları için Taşköprülüzâde, ''Bir saat münâzara, bir ay mütâlaadan hayırlıdır'' demiş. Ancak, bizim münazaralarımızdan hayır yerine kavga, kırgınlık, ayrılık çıkıyor. 

Yüz yüze yapılan sohbetlerde olsun, sosyal medya üzerindeki yazışmalarda olsun toplum olarak sürekli çatışma halindeyiz. Televizyon kanallarındaki tartışma programları tahammül edilemez pespayelikte. En basit bir konu bile, netice alınamayan tartışmalara varmadan konuşulamıyor. Noktasız ve yüksek sesli uzun cümlelerle konuşulan, kimsenin kimseyi duymadığı laf yarışı içinde gücü yeten diğerini susturuyor.

“Vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir” der eskiler. Bu sözü tartışma anları için yorumlarsak, yani bir sohbet anında doğruya ulaşamamışsak, birbirimizin kalbini kırıyorsak, geriye anlaşılamayan, istişare edilemeyen birçok husus bırakmış isek, kısaca belirlenen hedefe varamamışsak bu bizim tartışma adabını bilmememizdendir.

Eğer amacımız, gerçekten doğruya ulaşıp, varsa yanlışımızdan arınmaksa, bunun için öncelikle delilimizin olmadığı konularda kesin yargıda bulunmaktan kaçınmalı, gördüklerimizin ve duyduklarımızın asıl olandan farklı olma ihtimalini göz ardı etmemeliyiz. 

Aile içindeki muhabbeti, dostlar arasındaki samimiyeti, iş ortamındaki ilişkileri kuvvetlendirmesi gereken sohbetler, içine düşülen birçok karmaşa ve sorunun çözümü için yapılan münazaralar, fikir alışverişleri ne yazık ki, kısır tartışmalar yüzünden içine düşüp te bir türlü çıkamadığımız bataklığa dönüşmekte. Derdimizi anlatabilmek için çırpındıkça daha da dibe vuruyoruz. Yorgun düşüyoruz. Oysa içine düştüğümüz bu bataklıktan kurtulmanın yolu benlik hırkasını üzerimizden atıp, biraz sakinleşmekten, muhatabımızı anlamaya gayret gösterip, sözü bal ile dahi olsa kesmeden sükûnetle dinlemekten geçiyor. Birbirimize güvenmekten geçiyor.

Son olarak; İmam Gazali bize altın değerinde bir nasihatte bulunarak "Cahillerle tartışmaya girmeyin, zira ben onları hiç yenemedim" diyor. Kulağımıza küpe olsun.

Başka bir yazıda görüşmek üzere hoşça kalın.

Yorumlar

  1. İmam Gazali'ye katılıyorum kesinlikle..Tartışmanın da bir adabı var ve muhattap olduğumuz kişi çok önemli..Bağıran çağıran baskın olmaya çalışan ya da hemen yanlış anlayan kişilerle konuşmak mümkün değil maalesef..

    YanıtlaSil
  2. Çok çok güzel bir yazıydı. Yediden yetmişe herkesin okumasını isterdim. Emeğine sağlık :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz ve yazı hakkındaki olumlu düşünceniz için teşekkür ederim.

      Sil
  3. herkes kendine eder derim ben. güzel bir konuya değinmişsin teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz ve ziyaretiniz için ben teşekkür ederim.

      Sil
  4. Son zamanlarda herkes çok gergin ve bağırarak konuşuyor en basitinden dolmuştan inerken teşekkür ederek indiğimde bakışlar sanki uzaylı gibi ne ara herşeye sinirlenen insanlar olduk ? Bir teşekkür kelimesi bile öyle bir kelime var mıydı kısmında takılıp kalınıyor üzücü bir durum yeterince bağırılmazsa anlaşılmayacagız ya da haklı olmayacağız kodu işlenmiş sanki zihinlere

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konuya getirdiğiniz katkı ve yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  5. ''Ne söylediğinizi, biraz da nasıl söylediğiniz belirler '' Jack London

    Bağırarak haklı olduğunu sanan insanları hiç anlamayacağım sanırım. Karacaoğlan' nın şiiri çok hoşuma gitti. İmam Gazali nin sözü de durumun özeti niteliğinde :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Jack London'un sözü çok güzelmiş. Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  6. " Karıncayı bile incitmem deme... bileden incinir karınca... söz söylemek irfan ister, anlamak ister..." demiş Fuzuli... Bu bilince sahip olduktan sonra özlem duyduğumuz irfan ve anlalayacak insan bulunur elbet... inşallah... ince konulara dair hatırlatmalarınız için teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne ince bir düşünce Fuzuli'nin ki. Bu ince düşüncenin yaşam tarzımız olması dileğiyle .... Yorumunuz ve düşünceleriniz için teşekkürler.

      Sil
  7. Dinlemeyi bilmiyoruz ki doğru iletişime geçebilmenin yolunu bulalım.. Ne yazık ki toplum artık iki kelimeyi bağırarak bir araya getiren ve böylece kendisini haklı konumuna sürükleyen bireylerle dolu.
    Televizyon kısmına hiç girmiyorum bile..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konuya getirdiğiniz katkı ve yorumunuz için teşekkürler.

      Sil
  8. "Bağırırsan duyarlar, konuşursan dinlerler" diyen ne de güzel demiş. Sağlıcakla kalasın (G.T)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yayından önce bu sözden haberim olsaydı, duymak yerine dinlemeyi tercih ederdim. Eyvallah arkadaşım..

      Sil
  9. Dinleme problemimiz de yüksek.O yüzden anlaşılma adına da sesi iyice yükseltiyor olabiliriz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız. Her iki tarafında sağlıklı olması gerekiyor, yoksa iletişim bozuluyor. Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  10. Karacoğlan'ın bu şiirini çok severim. O şiiri hayatımıza tatbik etsek problemimiz azalır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru söylüyorsunuz. Kıyılından köşesinden nasipleniriz inşallah. Yorumunuz için teşekkürler.

      Sil
  11. O kadar sakin, dinlendirici ve can alıcı bir anlatımınız var ki beğenmemek elde değil. Konuşmak için konuşmayı bırakıp, bilginin enginliğinde edeple konuşmayı öğrendikten sonra duyulabiliriz. Televizyon programları tam tersini aşılamak için çaba sarf etmiş olsa da insan kendini yetiştirip şartları da değiştirme yetisine sahip elbet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle yazıya ve üsluba olan beğeni dolu yorumunuz için olmak üzere, konuya yaptığınız katkı için de çok teşekkür ederim.

      Sil
  12. "Ehl-i tasavvuf, çalışmakla elde edilen ilimlerden ziyade ilhamla öğrenilen ilimlere meyleder. Onun için musanniflerin yazdıkları ilimlere eğilmeye, oradaki sözleri ve delilleri araştırmaya önem vermemişlerdir."

    Akli ve nakli ilimlerden sonraki bir sözü-bu da olabilir- medreselerde sadece nakli ilimler öğretilmiş ve akli ilimlere önem verilmeyerek şu andaki konuma gelmemize sebep olmuştur diye biliyorum Gazali'yi .
    Konumuzla alakası yok ama bütün dünyanın gıptayla baktığı medeniyetlerden , kimlerin eline bakar hale geldik, getirildik. İlk emri oku" olana itibar etmedik te... neyse ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İmam Gazali'nin İslam tarihi içinde aklın da devre dışına bırakılmasına neden olduğu söylenen içtihat kapısının kapanması meselesi tartışmalı bir mevzu olmakla birlikte beni aşan bir konu. Ancak, Gazali'nin bu sözü benim için bu tartışmanın çok ötesinde. İlk emri "oku" olan, bir çok ayette "onlar akletmezler mi" diyen bir dinin mensuplarının düştüğü durum konusunda son sonuna kadar size katılıyorum. Eleştiriniz ve katkınız için teşekkürler.

      Sil
  13. Çok güzeldi... Düşüncelerinize, elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olumlu düşünceleriniz için ben teşekkür ederim.

      Sil
  14. Dinlemeyi öğrenemediğimiz için konuşmalarımızın da pek bir faydası olmuyor. Umarım iletişimin tek taraflı olmadığını öğreniriz bir gün. :) Güzel yazınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz ve konuya olan katkınız için teşekkür ederim.

      Sil
  15. Bu konunun asıl müsebbibi haksız çıkmayı zarar sayan kişidir. Basım gözüm üstüne demeyi bilmedikce, hep ben bikirim, haklıyım dedikçe, karisndakinin sözünü dahi bitirmesine fırsat vermedikce çok zor. Dinlemeyi ve nezaket içinde tartışmayı acilen ogrenmeli ( Yasemin sahin)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahsettiğiniz hususlar çok önemli ve sağlıklı iletişim için tatbik edilmesi gerekli. Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  16. Beni en çok sözümü dinlemeden; leb deyince leblebi diyeceğimi sanıp konuşmamı sabote eden insanlar yorar. Bir şey de diyemem susarım; insanlar konuşurken bir yarış halindeler anlamak güç... Çok güzel bir yazı teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tutuma maruz kalmak gerçekten çok rahatsız edici bir durum. Beğeniniz ve yorumunuz ile konuya yaptığınız katkı için teşekkür ederim.

      Sil
  17. I discovered this blog thanks to a friend we have in commen and I am glad I followed the link because your blog is very interesting, I agree completely with today's subject and post. In some cases arguing is a bog problem that can bring only more problems therefore it is best if we avoid such moments. I decided to follow you and your blog on google+ and GFC. If you would like to do the same I would be extremely happy.
    Regards,
    Flo

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitaplara kaçanları ziyaret ettiğiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  18. Yorumunuz ve düşünceleriniz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  19. Son zamanlarda herkeste biraz "şu tartışma bitse de gitsem" havası var. Haklı olup olmamak adına saygısızlaşanlardan çok iletişimin bitişini dört gözle bekleyenlere denk geliyorum şuaralar... İnsanların birbirlerini dinlemeye , anlamaya takatleri yok. Zaten ellerinin altında sosyal medya var kısa süren, çabuk tükenen ama yeri dolan iletişimlerin çağı artık günümüz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitaplara Kaçanları ziyaret ettiğiniz ve yorumunuzla konuya katkı sağladığınız için teşekkür ederim.

      Sil
  20. biz türkler böyleyiz işte. duygusalız, bağırırız, korna çalarız, kavga ederiz. avrupada bunların hiçbiri yok. çok huzurlu yurtdışı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir gün bizde o huzuru buluruz elbet. Ümitvarım. Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  21. Ama bağırmadan tadı çıkar mı ya:) Bağırınca bir şeylerin düzeleceğini düşünüyoruz. Öfke kontrol sorunumuz var. Bunun üstesinden gelirsek zaten bağırmamayı da başarabileceğiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En önemlisi de bahsettiğiniz öfke sorunu. Bir an önce bu hastalıklı tutumdan toplum olarak kurtuluruz inşallah. Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  22. Gercekten de herkes cil horoz gibi saldirmayi bekliyor 😄

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel ve yerinde bir benzetme oldu bu. Yorumunuz için teşekkürler.

      Sil
  23. Ne güzel bir yazı.
    Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  24. Çok güzel, ne kadar önemlidir ileteşebilmek. Biz iletişmiyoruz, sadece konuşuyoruz. Dinleme eylemi nerdeyse genetiğimizde eksik. Hatta konuşmuyoruz bağırıyoruz. Televizyonu açmakla başlıyor her şey, bağıran insanlar bebeklerimizin ilgisini televizyona çekiyor. Farkedemiyoruz çocuklarımızın ne ile yüzleştiklerini. Sonrası mı bağırmaya devam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçeriğe olan katkınız ve yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  25. İnsanları da sanırım bu hale biraz da sistem getirdi insanlar efendi düzgün usluplu olunca korkak sanıyorlar sesi çıkmıyor diye işini görmüyorlar ama az ses yükseltince hallediyorlar bu sistem de sıkıntılar büyük.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, sesi çıkan hem üste çıkıyor, hem de kazanıyor maalesef. Hakkı olan da kaybediyor.

      Sil

Yorum Gönder

EN ÇOK OKUNANLAR

GİDEBİLECEĞİ BİR YERİ OLMALI İNSANIN

KİTAPLARA KAÇANLAR

3- KELEBEK VE DALGIÇ / JEAN DOMINIQUE BAUBY

1- İVAN İLYİÇ'İN ÖLÜMÜ / TOLSTOY

BAZEN KAYBEDERKEN KAZANIRSIN (FİLM; AŞKIN GÜCÜ / WHAT DREAMS MAY COME)

4- YABAN / YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU