2- KAĞIT EV / CARLOS MARIA DOMINGUEZ


Bluma Lennon, “Onu hayattan alıp götürecek olanın yine bu olacağını bilmeden hayatını edebiyata adamış ” (S;12) edebiyat profesörü bir kadın. Yazar Dominguez, Bluma’nın ölmeden önce üzerinde çalıştığı, çimento ve kir tabakasıyla kaplı olan Joseph Conrad’ın “Gölge Hattı”nın eski bir baskısının ithaf edildiği, kitap tutkusu hastalık derecesine ulaşan, takıntılı bir bibliyofil Carlos Brauer ile Bluma Lennon’un ölümüyle okulda onun yerini alan, kir ve çimento kaplı kitabın gizini çözmeye çalışan anlatıcı arasında geçen bir hikaye ile kitap tutkunlarının kitaplarla olan imtihanını anlatıyor bize.

Okumayı seven, kitaplara olan sevgisi birazcık da olsa düşkünlük derecesine ulaşmış, okuyamayacağı kitapları satın almaktan, biriktirmekten geri duramayan, evinde kitapları koyacağı yeri kalmamış kişilerin ilgiyle okuyacağını düşündüğüm Kağıt Ev; ilk sayfada kitapların insanların başına açabileceği belaları, kaderlerini nasıl değiştirebileceğini çarpıcı ve ironi bir dille gösteriyor bize.

 “Bluma Lennon, Soho’daki bir kitapçıdan Emily Dickinson’ın Şiirler’inin eski bir baskısını aldı ve ilk köşe başında, tam da ikinci şiiri okumaya başladığında bir arabanın altında kaldı. (…) Bluma kitap kurbanlarından biri oldu. (…) Kitaplar insanların kaderlerini değiştirir” (S;11)

Bu kısacık kitabı okumayanların merakını engellemeden,  olayların akışı ile ilgili ipucu vermeyen satırların izleğinde, kendi kitap serüvenimle kesişen yerlere sizi de misafir etmektir niyetim. 

Kitaplar var, insanı tutsak eder. Belki demir parmaklıklar arasına, belki dar düşünce kalıplarına. Kitaplar da var ki, insanı bu dar kalıplardan özgür kılar. Yaşadığı mekâna, şehre, zamana sığamaz olur. Kitaplar var, insanı yalnız koyar, yalıtır yığınlardan. Kitaplar var, insanın dili olur, kuramadığı cümlelerin ulağı. Kitaplar var, sevgiliye, dosta gönderilen bir mektup olur. Kitaplar var, gösterir yürünecek doğru yolu. Kitaplar var, tehlikelidir, insanı kurban eder, kaderini değiştirir.

“Büyükannem ne zaman yatakta kitap okuduğumu görse bana, “Bırak şunu, kitaplar tehlikedir,” derdi. Yıllarca bunu onun cehaletine verdim, ama zaman Alman büyükannemin bilgeliğini kanıtladı” (S;12)

Kitapların tehlikeli olduğu günleri gören büyükler, çocuklarını okumaya gönderirken son nasihat olarak muhtemelen söylemiştir kitapların tehlikeli olduğunu. Okunan kitapların yazarına ve ismine göre, sosyal bir kalıp içine hapsedilir insanlar. Komünist olur, muhafazakâr olur, sağcı ya da solcu olur. Çok satanları alırsa, popüler kültürün cahil gençleri, klasikleri okursa sıkıcı olur.

Hakim kültüre göre, kitap okumak iyi bir işe yerleşmeye katkısı olmadıktan sonra faydasız görülür. Ayağımıza dolanır okuduğumuz kitaplar. Çerez niyetine boş zamanı geçirme aracı olarak tüketilmesi önerilir. Ben de bu rüzgârdan etkilenip kendi kendime; “Onca kitap okuyorsun Yunus, vakit harcıyor, sayfalar çeviriyorsun, ne geçiyor eline” diye sorduğum oluyor. Sonra, “Okuduklarımdan belki bir şey geçmedi elime, ancak kitap okumak hoşuma gidiyor, okudukça kendimi iyi hissediyorum” diye kendimi avutuyorum. İçim bir kere bulanmış ya, teselli olamadığım anlar oluyor. 

İyi bir gelire ve saygın bir makama sahip arkadaşıma kitap okuyup okumadığını sorduğumda hiç okumadım dedi. Baktım hayata benden daha iyi tutunmuş. Kendi çapımda çektiğim, ona göre entelektüel krizlerin hiç birini, huzursuzlukları yaşamıyor. Bazı insanlara bakıyorum, geçim derdini bir şekilde sağlamışlarsa, banka kartlarında para, altlarında araba, başlarını da sokacakları bir çatı varsa, kendi hallerinde, dünya yansa umurunda olmadan mutlu bir şekilde yaşayabiliyorlar. Çoğu defa, okuyan, bu okuduklarıyla yaşadığı hayatı anlamlandırmaya çalışan, farkındalığı gelişmiş insanların daha yalnız ve huzursuz bir yaşam sürdüklerini görüyorum.

“Kitaplar tarafından kapana kıstırılmış hissediyordu. Böylesi bir kütüphane nasıl taşınırdı ki? (...) Kitaplar artık yatak altlarına sığmıyor, koridora yığılıyordu, evin içinde kendi kendilerine sessizce ilerliyorlardı sanki.” (S;47,48)

Kitaplarla dolu bir evde her zaman tozlanma ve yer sorunu olur. Kitaplar bir zaman sonra evin bireyleri olup, raflarda yer kalmayınca sizden yeni yerler talep eder. Ortalığa saçılır, ayağınıza dolanır. Yatak altlarında, çekmecelerde yer aranmaya başlanır. Çoğu defa üst üste, yana yana, arka arkaya tıkıştırılmış kitaplar arasında, aranan tek bir kitap bulunmaz olur. Bir evden başka bir eve ya da bir odadan diğer odaya taşınırken en zor iş kitapları taşımaktır. Kitapların maddi külfeti ise cabasıdır.

Babam, ben ortaokulda, lisede okurken gazete kuponlarını biriktirir, ileride benim için kaynak olur diye Temel Britannica, Meydan Larousse gibi ansiklopedileri alırdı. Bu kitapların internetin bulunmadığı ve kitaba ulaşmanın kolay olmadığı zamanlarda, öğretmenler tarafından verilen dönem ödevleri için işe yaradığını yadsıyamam. Özellikle ansiklopediler, bilgiye farklı araçlarla daha kolay ulaşıldığı ve kocaman ciltleriyle yer işgal ettiği gerekçesiyle birçok evden çıkarıldılar günümüzde.

Aynı akıbetin özenle seçip kitaplıkta yer tahsis ettiğim, bir tanesi izinsiz kütüphanemden alınsa fark ettiğim kitaplarımın da başına geleceği aklıma gelince gizliden gizliye içim sızlıyor. Şu kesin, benim gibi dar kafalı, kitap kokusuna meftun kişilere halen cazip gelmese de hem taşıma, hem bilgiye ulaşma hem de kaynak edinme yönüyle, e- kitap daha kullanışlı ve daha az maliyetli. Bunu kabul etmek gerekiyor galiba.

“Biz okurlar, sadece eğlence amaçlı olsa bile, arkadaşlarımızın kütüphanesini gözleriz. Bazen sahip olmadığımız ama okumak istediğimiz bir kitabı bulmak için yaparız bunu, bazense karşımızdaki hayvanın ne ile beslendiğini öğrenmek için.” (S;22)

Henüz, kütüphanemi yeni yeni oluşturuyorken, ilk gençlik dönemlerimde arkadaşlarımım kitaplarımı fark etmeleri ve görmeleri için çaba sarf ederdim. En değerli ziynet eşyalarım kitaplarımdı. Büyüdüm, benle birlikte kitaplarımın sayısı arttı, çocuklarım oldu, ancak bu huyum hiç değişmedi. Evimize bir misafir gelecek olsa, hemen kitaplığı düzenleme telaşına kapılırım. Çoğu defa hiç fark edilmeseler bile, en beğendiğim kitaplarımı en görünür yere yerleştiririm. Belki gençlik çağlarında niyetim gösterişten ibaretti, şimdi ise bir kitap üzerinden yaşadığımız hayatı birlikte okumak sohbet etmekten öte bir amacım yok. 

Bir eve gittiğimde, eğer ev sahibi büyük ya da küçük bir kütüphaneye sahipse kendimi o kütüphanenin önünden alamam, gözlerimi raflarda dizili kitaplara dikerim. Arkadaşlarla yapılan sohbetlerde, çok konuşkan değilimdir, ancak söz ne zaman kitaplara gelse çenem düşer, dilimin bağı çözülüverir.

“İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat demektir; yığılmış kitaplar toplamı değildir asla. (...) Siz kitapları raflara diziyorsunuz ve hepsi bir toplam ediyor, ama bu sadece bir yanılsama. Çeşitli konuları takip ediyoruz ve insan bir süre sonra kendine çeşitli dünyalar tayın etmiş oluyor; ya da şöyle diyelim, kendisine, elindeki izlerden yola çıkarak, bir seyahat rotası çiziyor. Bu, basit bir iş değil. Sahip olmadığımız bir kitaba yapılan göndermeler karşısında duyduğumuz ilgi sonucu kaynakçalarla tamamlanan bir süreç… Kitapları buluyor ve onların bizi başka bir yere götürmelerine olanak tanıyoruz. Gerçi, çok sınırlı bir okur olduğumu da itiraf etmem gerek. İlla tüm dipnotları okumam, her kavramı anlamam lazım, dolayısıyla bazen sadece tek bir bölümü anlamak için yirmi kitap daha okumam gerekiyor. Bu işe kesinlikle bayılıyorum.” (S;38,39)

Kitaplarımı genellikle türlerine göre sıralarım. Okuma serüvenimde bana en çok yol gösteren üstatlarım okuduğum kitaplar olmuştur. Örneğin, dünkü buluşmamızda Rollo May, “Kendini Arayan İnsan” ı anlatırken “Satıcının Ölümü” nden bahsetti. Anlattıkları ilgimi çekince, fazla vakit kaybetmeden kitabın siparişini verdim hemen. “İşte bu benim yazarım” dediğim birçok yazarı kaynakçalarda buldum diyebilirim.

“Sadece çok uzak bir gelecekte bana faydası olacak kitapları, genel okuma çizgimin dışında kalanları ve bir kez okuyup da bir daha yıllar boyu, belki de hiçbir zaman kapağını açmayacaklarımı neden evde tuttuğumu defalarca sordum kendime. Fakat, örneğin, nasıl olur da çocukluğumun birkaç tuğlasını yerinden sökmeden Vahşetin Çağrısı’ndan kurtulurum? Yahut gençliğime damgasını vuran Zorba’dan, 25. Saat’ten ve kendimize bahşettiğimiz o kutsal sadakat ile en üst raflara yıllar önce, bütün halinde fakat sessiz sedasız, hediye edilmiş diğerlerinden?

Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. Kitaplar, sanki asla geri dönemeyeceğimiz bir anın tanıkları gibi, bir ihtiyaç ve unutkanlık anlaşmasıyla tutunurlar insana. Oysa orada kalmaya devam ettikleri sürece onları birbirlerine yamadığımızı zannederiz.  Üstlerinde gün, ay ve yıl yazan sayısız kitap gördüm ben; gizli bir takvimi oluşturur her biri. Başkaları ise ödünç vermeden önce adlarını yazarlar ilk sayfaya, teslim edecekleri kişiyi defterlerine kaydedip bir de tarih atarlar yanına. Tıpkı kütüphanelerdeki gibi damgalı kitaplar gördüm, yahut içlerine sahiplerinin kartları yerleştirilmiş olanlar. Kimse bir kitap kaybetmek istemez. Bir daha okuyamayacak olsak da başlığında eski, belki de kaybolmuş bir duyguyu taşıyan bir kitabı kaybetmektense bir yüzük, saat veya şemsiye kaybetmeyi yeğleriz.” (S;20)

Kütüphanemdeki bir kitabı hediye etmek benim için çok zordur. İlla ki vereceksem elimdekini değil de yenisini satın alıp vermeyi tercih ederim. Çünkü okunan, hele de altı çizilip notlar alınan bir kitabın bıraktığı boşluğu yenisiyle doldurmak kolay olmuyor. 

Bir kitabı çok beğenmişsem eğer, bu kitabı sende oku diye bir arkadaşın eline tutuşturuveririm hemen. Vermek için bir gece bile bekleyemediğim birçok kitabım, arkadaşların elinde aylarca, hatta yıllarca okunmadan bekler durur. Kimisi de onu kendisine verdiğimi, kitabın kendisinde olup olmadığını, ismini bile hatırlamaz. Ve, en nihayetinde ya böyle bir kitap almadıklarını ya da kitabı kaybettiklerini söylerler. Bu şekilde kaybolan kitaplarımın listesi hayli kabarık. Okusun diye verdiğim kitabı okumadığı gibi aldığını bile unutanlara sitem etmek hakkımdır diyorum. Ödünç verilen bir kitabın, önemsenmeden geri getirilmemesi, kaybedilmesi çok büyük bir kayıptır aslında. Kitaba aşina olmayanlar bunu bilmezler. 

Çok sevdiğim bir kitabı mutlaka okumalısın diye tavsiye ettiğim kişinin o kitaptan aynı lezzeti alamadığını görünce mahcup olur üzülürüm. Nihayetinde bu onun için emek ve zaman israfı olur. Benimkisi, hani insan güzel bir yer görür de, onu sevdikleri de görsün ister ya, öylesinden işte. Kendimce iyi bildiklerimin paylaşımı, tavsiyesi. Bunda arkadaşlarımın da kitapların da suçu yok aslında, bunu bilirim. Ancak benim de suçum yok. Kitabı oku diye verdiğimiz kişilerle hayata baktığımız yerler, öncelediğimiz, değer verdiğimiz, dert edindiğimiz şeyler farklı olabiliyor belki de. Demek ki, birine kitap tavsiye ederken buna da dikkat etmek gerekiyor.  

Kitaplardaki altı çizili satırlar, kitap sayfaları arasındaki notlar insanın düşünce serüvenini, ilgi ve alakalarını kaydeden melekler gibidir. Hiç önem vermeyeceğim, ancak yıllar önce okuyup altını kalın çizgilerle çizdiğim satırları tekrar okuyunca niçin çizmişim ki diye soruyorum kendime. Sonra biraz düşünüp, kapağına yazdığım birkaç kelimenin, ilk sayfanın sağ üst köşesine atılan tarihin, altını çizdiğim satırların, kitap sayfalarına düştüğüm notların  izini sürüp, geçen yılların üstünü örtüp unutturduğu kendi yaşam hikâyemin geçmiş sayfalarını keşfediyorum. 

“Bir kitap okudum hayatım değişti” diyenleri çokça duymuşuzdur. Belki okuduğum bir kitap hayatımı değiştirmedi ancak, okuduğum tüm kitaplar hayata bakışım üzerinde beni her gün yenileyip, yetiştirdi diyebilirim. Düşünüyorum da, kitaplara tutkum olmasaydı, bu gün hayatımda yer alan en değerli birkaç dostum olmaz, şu an yaşadığım içsel tatmini yaşayamaz, kendimi tanımlayamazdım herhalde. Bunun için bile tüm tehlikelerine, gülün dikenidir deyip razı oluyorum.

Çünkü “benim arkadaşlarım onlar. Kışın üzerimi örtüyor, yazın gölge yaratıyorlar. Beni rüzgârlardan koruyorlar. Kitaplar benim evim.” (S;66)


Son bir söz, bir dua; Rabbim bizi “kitap yüklü merkep” olmaktan korusun.


Yunis ELMAS


Kitap: Kağıt Ev
Yazar: Carlos Maria Dominguez
Yayınevi: Jaguar Kitap
Sayfa; 89

NOT: İtalik satırlar kitaptan alıntıdır.

Yorumlar

  1. Bu kitap okuyacaklarım arasında. Bir türlü sıra gelmemişti. Sanırım vakti gelmiş.Emeğinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  2. Kitap tavsiyeniz ve güzel yorumunuz için teşekkürler. Mutlaka okurum. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Merak edip okumak istediklerim arasında. Bu yorumdan sonra hemen okumak istedim :-)

    YanıtlaSil
  4. evet duydum ama okumadım ama aklımda :) eh burda söylenenden bile daha fazla kitap tutkunuyum yaaa. nerdeyse gecede bir tane bitiriyorum. elimde kitap daima olur, kitapçılarda kitapların yerlerini bile ezbere bilirim filan yani. sürekli alırım, sürekli okurum, yürürken bile okuyorum :) bunu da okurum artık. ince bişiye benziyor. bikaç saat sürmez yaniii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gecede bir tane bitiriyorsanız bu kitap size bir saat bile sürmez o zaman.

      Sil
  5. Ben de kitaplarımı çizmekte zorluk çekiyordum ama artık zevkle çize çize okuyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitapları çizmekten korkmamak lazım. Elimde kalem olmadan kitap okuyamam. Önemli gördüğüm satırların ya altını çizer yada paranteze alırım. Kitaplar bitince de bunları tekrar okurum. Biraz zaman alsa da böyle daha kalıcı oluyor..

      Sil
  6. Kitapsız bir hayat nasıl olabilir ki??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginiz için teşekkürler. Cemil Meriç, "Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim" diyor. Kitaplara kaçmaya devam o zaman.

      Sil
  7. "Çok sevdiğim bir kitabı mutlaka okumalısın diye tavsiye ettiğim kişinin o kitaptan aynı lezzeti alamadığını görünce mahcup olur üzülürüm. Nihayetinde bu onun için emek ve zaman israfı olur. " katılıyorum ama herkesin de zevki farklı. Muhteşem bir kitap tavsiye ediyorum sıkıldım diyor mesela o kadar imkansız ki sıkılmak bana göre ama o sıkılıyor işte. Tavsiye etmekten de korkar olduk. Zaten okuyan insan çok az.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun ve katkın için teşekkürler. En mükemmel bulduğumuz bir kitap bile bizim değer yargılarımız, duygularımız ve birikimlerimize göre güzel ve kesinlikle kusursuz değil. Nihayetinde kusurlarıyla var olan bir insanın ürünü. Tavsiye edilen bir kitabı okurken bunu akıldan çıkarmamak gerek diye düşünüyorum.

      Sil
  8. Çok sevdiğim dostumun bana hediye etmesi sonrası okuduğum ve hayran kaldığım bir eser. Kesinlikle kitapsever olarak tabir ettiğimiz kişilerin okuması gereken bir eser. emeğine sağlık çok güzel olmuş yazı.

    Bu arada sondaki duana sonuna kadar amin diyorum.

    YanıtlaSil
  9. Herkesin zevki farklı olabilir ama kitap önermekte sakınca görmüyorum. bunu da listeye ekledim. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki.. Sırası geldiğinde, kitap hakkındaki yorumunuzu bloğunuzda görmek isterim. Teşekkürler.

      Sil
  10. Benim listemde olan bir kitap. Ne zaman okurum bilmiyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okunma zamanı gelen kitap, sizi rahatsız etmeye başlar ve "oku beni artık," der zaten. Teşekkürler.

      Sil
  11. Sevdiğim bir kitabı arkadaşıma veremem çünkü verdiğim kitap geri gelmiyor, en iyisi tavsiye ediyorum. Okumak isterse o kendi alıyor. 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahh.. Bu gidip de gelemeyen kitaplar.. İyi çözüm bulmuşsunuz.

      Sil
  12. Okuma listemde ve en kısa zamanda da okurum diye umuyorum. Çok da merak ettiğim bir kitap. Yaklaşık beş yıldır e-kitap okuyorum. Bu yüzden e-kitap okuyanlara kitap vermekte zorlanmıyorum. Fakat basılı kitaplarım çok kıymetlidir. Alır almaz mührümü basar, sadece çok güvendiklerime veririm. Hiç kıyamam onlara. Gidip de dönmeyenlerden ders aldım diyelim :) Kitapların altını çizmekte de hiçbir sakınca görmüyorum. Hatta yeri gelir yanına düşüncemi bile not ederim.
    Sevgiyle...
    Serazad

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenerek okuyacağınızı umuyorum. Katkınız için teşekkürler.

      Sil
  13. Yakın arkadaşlarıma, aileden kişilere kitap tavsiyesi vermekte zorlanmıyorum ne tür kitap ve yazarı okuduklarını bilince ona göre öneriyorum şu ana kadar pek sorun çıkmadı. Tamamen yabancılara önermek zor ama yine de denemekte fayda var tutarsa mükemmel olur. Keyifli bir tanıtım olmuş elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  14. Farklı bir açıdan yapmış olduğun katkın ve yorumun için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  15. Birçok çümle duygularıma tercüman olmuş .Özünde parmak izlerimiz bile farkliyiz diye başlarız cümleye ,ortak değerlerimizi dile getirmeye üşeniriz( eriniriz) Yunus Bey ruhunuza kaleminize sağlık yeni paylaşımlarınızı bekliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Memnuniyetle. Yeterki yazılanların okunduğunu, birilerinin üzerinde etki bıraktığını hissedelim. Kitaplara kaçıp, yorum gönderdiğiniz için teşekkürler.

      Sil
  16. Bir kitap duruyor masada
    Çok eski bir kitap masada
    Oysa bir sevginin üstünde kitap
    Eski günlerden kalma masada

    Odaya vuran güneş
    Bir çivi yazısı masada

    Evin duvarları beyaz
    Damı kırmızı
    İçinde bir kitap duruyor
    Bir sevginin üstünde masada.

    /Oktay Rifat Horozcu - Masayla Kitap

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir şiirmiş. Paylaştığınız için teşekkürler.

      Sil
  17. Hep şiir paylaşıyorum bir de bu yazıyı ç-alıntılıyım bari :)

    http://www.dunyabizim.com/portre/10277/bir-kitap-hastasini-tanimanin-10-kurali

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Abi Reşadiye'de yüz yüze gelince söyleyecektim ama şimdi söylemenin vakti geldi sanırım, biz ezelden beridir tanışıyoruz.Ben Mustafa Şahin, İsa'nın kardeşi :)Yazılarını ilgiyle takip ediyorum; gönlüme, fikrime tercüman oluyorsun eyvallah.Ayrıca ben de kitaplarını düzenleyenlerden, en iyilerini en görünür yere alanlardanım. Haa bu arada umarım İsmet Özel şiirlerini de beğenmişsindir.

      Sil
    2. İsmet ÖZEL’ den paylaştığın her iki şiirde en sevdiklerimdendir. İşin aslını söylemek gerekirse şaşırdım Mustafa’m, ayrıca da çok memnun oldum. İsmet ÖZEL’in şiirleri üzerine çokça konuşup, mektuplarda da paylaştığım bir arkadaştan geliyor zannetmiştim bu şiirleri. Nasıl olsa sır açığa çıktı. Bundan sonra, yorumlarını ve yorum sonunda “Mustafa” yazmanı bekliyorum.

      Yıllar önce, bir mesleki giriş sınavı kaybettiğim günde alttaki mısralara sarılmıştım:

      "Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
      taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
      kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
      bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
      tütmesi gereken ocak nerde? "

      Muhabbetle kardeşim.

      Sil
  18. Beni anlatmışsınız sanki aralarda. Sizin deyiminizle entellektüel sancılarımdan birinde annem bana " Çok okuyorsun,o yüzden böyle oldun " dedi. Belki de haklıdır. "Cehalet mutluluktur" değil mi ! Bu kitabı okuyacağım inşallah. Enis Batur'un "Kitap Evi" romanı da bir bibliyofili anlatır. Bende kitaplarım için ayrı bir ev açma fikrini uyandırmıştı. Harika bir kitap ,okumadıysanız tavsiye ederim.Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farkında olmadan birilerinin duygularına tercüman olabilmek yazan için büyük şans. Kitap Evi okuma listesine dahil ettim. Tavsiyeniz ve kitaplara kçıp katkı sağladığınız için teşekkürler.

      Sil
  19. "Kitap yüklü merkep" öbeğini görünce, "Eşekli Kütüphaneci" aklıma geldi ve bu sözün o kadar da kötü bir anlam ifade edemeyeceğini düşündüm. "Kâğıt Ev"i muhakkak okuyacağım; teşekkürler :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitaplara Kaçanları ziyaret ettiğiniz ve yorumunuz için teşekkürler.

      Sil
  20. Çok güzel bir yazı olmuş. Bütün her şeyin özeti gibi, söylemek anlatmak istediğim birçok şeyin altını çizmişsiniz. Her zaman derim kitaplarım benim hazinelerim diye hepsi ayrı ayrı önemli.
    Kısacası İyi ki okumayı seviyoruz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıda kendinizden de bir şeyler bulmanıza memnun oldum. Kitaplara Kaçanları ziyaret ettiğiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  21. Eski bir paylaşım ama okumaya doyamadım.Son satırdaki duaya -amin-...diyorum.Son paragrafta yazdıklarınız ise benim için de geçerli.Benim çocukluğumun geçtiği evde bir baba vardı ki -Allah rahmet eylesin- kitapları hukuk ve klasikler ağırlıklıydı. Ama bizlerin eline verdiği klasikler yaşımızı ve anlayışımızı aşıyordu. Nihayet ben erken evlendim ve kendi romanımı yazmaya koyuldum. Romanımda kayıplar, hastalıklar ve nedense hatırlamayı şimdi hiç istemediğim şeyler oldu. Yine de en zoru hastane günleriydi. İki kayıpla çıktım oradan.
    Seneler geçti, kendimi daha yeni buldum.Biraz bitkindim ve blog yazmaya başladım. Benim meraklı olduğum konular çerçevesinde bol bol kitap okumaya başladım. Okurken ben de altlarını çizerim ve herhalde kitabımı kimseye veremem :)
    Emeğinize sağlık. Sağlıcakla kalın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Beğeni dolu sözleriniz ise ayrıca mutlu etti beni. Allah bir daha öyle zor günler yaşatmasın.

      Sil
  22. Yunis Bey'in yorumunu ve buraya yazılan diğer yorumları okuyunca kitaba benim gibi bakan biri olarak utandım. Ben kitaba bilgi almak için bakıyorum. Yada film seyretmek gibi bir sanat faaliyeti. Benim için kitap ağaçlara yapacağım aşıyı öğrenmek eklektik tesisatı öğrenmek, siyasi gelişmeleri yorumlamak veya tarihte ne olmuş öğrenmek, bunun yanında bir roman alıp hoş vakit geçirmek. Böyle bakınca sizin yorumlarınızdan sonra menfaatçiolduğumu hissettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okumak yalnızca kitapla olmuyor ki. Kendine haksızlık etme. Sen doğayı, hayatı, insanı okuyorsun. Zeytin ağaçlarıyla sohbet ediyor toprağı karıyorsun. Küçük bir tel parçasından bir eser üretebiliyorsun. Eh biraz da fazla siyasetle meşgul oluyorsun. Bu da senin kusurun olsun....

      Sil
  23. Az çok kitap okuyan herkes benzer dertleri, hevesleri, sevinçleri yaşıyor aslında. Harika anlatmışsınız, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum ve ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu hevesleri, dertleri yaşamanın ayrı bir tadı var, bazen acılı olsa da.

      Sil

Yorum Gönder

EN ÇOK OKUNANLAR

GİDEBİLECEĞİ BİR YERİ OLMALI İNSANIN

KİTAPLARA KAÇANLAR

3- KELEBEK VE DALGIÇ / JEAN DOMINIQUE BAUBY

1- İVAN İLYİÇ'İN ÖLÜMÜ / TOLSTOY

BAZEN KAYBEDERKEN KAZANIRSIN (FİLM; AŞKIN GÜCÜ / WHAT DREAMS MAY COME)

4- YABAN / YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU