Güzel dizeler ve mükemmel bir fotoğraf. Kalemine sağlık. Az önce çay içmiş olmasam inan çay demleyecektim şu saatte (: Emeğinize sağlık. Saygılarımla...
Bir dostumuzu eve veya işyerine davet ederken ‘’gel bir çayımı iç’’, yolda karşılaşsak ‘’gel şurda iki dk. çay içelim’’ deriz. Çaya bir mana yüklemişizdir artık.Çay içelim demek , gel muhabbet edelim hasret giderelim demenin farklı bir yoludur.Artık çay bizim için dokunaklı bir şarkı olmuştur. /Mustafa Ş.
Liseden öğretmenim, sonra bir dost, abi olan birinin çekip gönderdiği resimdi. O kadar güzel ki resim, şiirin önüne geçti. Kitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
İkramsız muhabbet olur elbet. Dost ehli, yeri geldiğinde muhabbet için çayı kahveyi değil, bir mekânda oturup sözü, kelamı bile bahane etmekten hicap duyar. Kitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
Şöyle bir çay içmeyi çok özledim. Lisedeyken arkadaşlarla yemek yemeye gider yedikten sonra çayla muhabbet ederdik. Üniye başladığımdan beri bunu yaşayamadım, aradığım şeylerden oldu çay muhabbetleri. Evde de çay demlenmiyor hazır çay dışında, ben de hazır çay sevmiyorum, sarmıyor beni :(
Hazır çay, genelde ayak üstü geçiştirmelik içiliyor. Beklemek yok, muhabbette demini almak yok. O yüzden pek sarmıyor. Kitaplara Kaçanları ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim.
"Bazen hayatta hiç tanımadığımız kimselerle öyle karşılaşmalar olur ki, kendileriyle daha bir kelime konuşmadan, adeta birdenbire, ilk bakışta onlarla ilgilenmeye başlarız." Marmeladov ve Raskolnikov karşılaştıkları meyhanede birbirleri üzerinde böyle bir etki bırakırlar. Marmeladov; "Muhterem efendim, (...) fukaralık ayıp değil; bunu bilirim. Sarhoşluğun da bir fazilet olmadığını daha iyi bilirim. Ama sefalet, muhterem efendim, sefalet ayıptır. Fukaralıkta, yaradılışınızın soylu duygularını henüz koruyabilirsiniz! Sefalette ise, bunu hiç kimse, hiçbir zaman yapamamıştır. Sefalete düşmüş bir kimseyi toplumun dışına atmak için sopayla kovmazlar da, süpürgeyle süpürürler; bu, onu daha çok alçaltmak içindir," diyerek derin bir sohbete başlarlar. Dürüst ve çalışkan bir memurken, uğradığı haksızlıklar nedeniyle işten atıldığını, bunu hazmedemediğini, ailesini geçindiremez olunca kendisini içkinin kucağında bulduğunu anlatır Marmeladov, Raskolnikov’a. "H
İnsan; ne zaman dara düşse, bir derde düçar olsa, bir çıkmazın içine girse, diyalog kuramasa yaşadığı toplumla, içinde bulunduğu zamandan ve mekândan öte bir yerlere kaçmak ister. Menfaatin geçer akçe olduğu pazarlardan, gürültülü yalnızlıklardan, başını döndüren, ruhunu karartan gündemlerden, insanın insana yaptığı zulümlerden kaçmak ister. İnsandan insana fark var . Kimi yaratıcısına sığınır, kimi sefahata dalar. Kimi bir mürşit arar kendine, kimi bir fahişenin koynunda sabahlar. Kimi bir sır gibi sakınırken cevherini, kimi an be an gösterir tüm mahremini. Kimi, şehirlerde kule dikmek ister, kimi dünyadan el etek çekip ücra bir köye kaçar. Dağa, denize, mağaraya; yazıya, şiire, kitaplara kaçar. Yüzlerce kitabın yayınevi, tarihi ve fiyatı hakkında bilgiler vermekte oldukça mahir olan kitap tutkunu Sahaf Mendel; eşi bulunmaz hafızaya sahip, gerçek bir ansiklopedi, ayaklı kütüphane gibiydi. Ancak, kitapların içerdiği anlamlarla, fikirlerle ve üslubuyla pek ilgilenmez
KENDİ VÜCUDUNDA HAPSOLMAK "İnsanın önünden geçtiği bir ağacı görebildiği için mutlu olmamasına şaşırıyorum." Budala, Dostoyevski Kolay olanı, şikâyet etmektir. Bir şeyi başaramadığında, ufacık bir adım atmadığında bahaneler üretmektir en kolay olanı. Zannederiz ki, tüm dünya bize karşı, imkânsızlıklar içinde boğulan hep biz oluruz. Şansı yaver gitmeyen, bizden bahtsız olanı yok sanırız. Korkarız, endişeleniriz; korunaklı duvarlar içerisinde steril bir hayat sürer, geleceğe yönelik uzun planlar yapıp her şeyi kontrol altına almaya çalışırız. Tutabilen ellere, yürüyen ayaklara, görebilen gözlere, duyabilen kulaklara sahipsek, konuşabiliyor ve söylenen sözü anlayacak aklı kaçırmamışsak, bize değer veren insanların varlığını hissediyorsak, ne büyük imkânlara sahip olduğumuzun farkında olmalı değil miyiz. Elde edemediklerimiz için üzülmek yerine, sahip olduklarımızın ne kadar kıymetli olduğunu, şikayetlerimizin birçoğunun aslında önemsiz olduğunu, kimler
“Her ömrün sonunda bir feryat gördüm" Aşık Veysel Her şey yolunda gidiyor sanılırken küçük bir ağrıyla düşüyor maskeler. Tam tepeye çıktım derken tepetaklak düşüvermek. Ziyan edilmiş bir ömür. İvan İlyiç’in hayatının özeti bu. Ne okuyayım diye soranlara ilk tavsiye ettiğim kitaplardan biridir, "İvan İlyiç'in Ölümü". Tolstoy tarafından 1886 yılında yazılmış olan bu eserin, içerdiği psikolojik ve sosyal tahlillerle günümüz insanına da söyleyecek çok sözü var şüphesiz. Kitabı elimize alır almaz, ilk sayfada şok edici bir sonla karşılaşıyoruz: Piort İvanoviç, gazeteyi gözden geçirirken; “Baylar,” dedi. “İvan İlyiç ölmüş. ” (1) "Bu ölüm herkeste, görevlerde yapılması ihtimali olan değişikliklerle ilgili düşüncelerin yanı sıra, yakın bir dostun ölümünü duyan herkesin hissettiği gibi, ölenin kendisi değilde başkası olması sevincini uyandırmıştı. ” (2) İvan İlyiç’in sözde yakın dostları olan meslektaşlarında ölüm haberinin ilk etkisi, iş yerindeki
“Bazen kazandığında kaybedersin.” ya da “bazen kaybederken kazanırsın” Başrollerini Robin Williams (Chris) ve Annabella Sciorra (Annie) ‘in paylaştığı, 1998 yapımı "Aşkın Gücü / What Dreams May Come" adlı film; aşk dolu, mutlu bir aile ile karşılıyor bizi. Ve hemen ardından daha ilk dakikalarda, bir trafik kazası iki güzel çocuğu kopartıyor ailesinden ve hayattan. Yunus’un deyişiyle; “göğ ekini biçmiş gibi” insanın içi yanıyor. Geride kalanların hayatından da bu kazayla birlikte mutluluk yitip gidiyor. Çocuklarının ölümü Annie (anne) için tahammül edilemez olur. Katlanamadığı acılar nedeniyle bir intihar girişiminde bulunur ve akıl hastanesine kaldırılır. Chris (baba) ise, çok sevdiği eşini ve ailesini ayakta tutabilmek için daha güçlü olmak zorunda kalır, onu içine düştüğü cehennemden kurtarmaya çalışır. Yattığı hastanede psikolojik tedavi gören Annie ile onu bu durumdan kurtarmaya çalışan Chris arasında geçen şu diyalog, filminde önüne geçen, en etkileyici
"Yalnızlık dinmeyen bir sızıdır" Yaban Yaban için kısaca, Türk Aydınıyla Türk Köylüsü arasındaki uçurumun, köy halkının milli değerlere bakış açısının ve yaşam tarzının anlatıldığı eleştirel bir roman diyebiliriz. Ancak, romanda anlatılan köy haklının, köy yaşam tarzı ve ahlakının, köylünün birinci dünya savaşı ve kurtuluş savaşına bakış açısının ve milli mücadeleye olan duyarsızlığının tam anlamıyla gerçeği yansıtmadığını, roman boyunca yalnızca olumsuz yönlerinin ön plana çıkartılmasının, ön yargılı bir bakış açısının eseri olduğunu düşünüyorum. Köy halkı ile ilgili yapılan eleştiriler için kitabın 25, 26, 27, 35, 36, 72, 119, 120, 121 inci sayfalarına bakılabilir. Yazar, kitabın başında yer alan "Yaban'ın İkinci Basılışı Vesilesiyle" başlıklı metinde bu eleştirilere cevap veriyor. "Yaban'a yöneltilen başlıca suç, kitabın köylü aleyhtarı bir karakter taşıması; köylünün maddi ve manevi sefaletini bir entelektüel ağzından tezfiye kal
Çayı çok çok severim, sudan sonra en çok içtiğim içecektir. Fotoğrafta şiirde çok güzel elinize sağlık.
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
SilAh bir çay içsek tüm sorunlar ortadan kalkacak...
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim. Çok haklısınız.
SilBen kahveciyim... Ama şiir ve fotoğraf çok güzel gerçekten
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim. Kahvemiz kalmadı, "zor çayı" için artık.
Silçok güzel olmuş kısa ve derin :) foto da ne güzel yaa, hiç fotodaki gibi bişi görmedim, kumda filan, nerenin tarzı acaba bu yaa :)
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim. Fotoğraf, Tokat yöresinden. Buna "köz çayı" denir.
Silİnce belli cam bardakta bir başka oluyor gerçekten...
YanıtlaSilKitaplara Kaçtığınız için teşekkür ederim. Gerçekten, çayın lezzeti ince bellide başka oluyor
SilOoo ne güzel bir fotoğraf tam bizim köylük.:)) şiir müthiş.:) o zaman keşke bi çay içsek.:)
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim. Fotoğraf gerçekten güzel.
SilÇay favori icecegim. Siirle birlikte cok güzel tamamlanmis. Bayıldım. Eline saglik
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim. Birlikte içilen çay bana hep muhabbeti ve dostluğu hatırlatır.
SilGüzel dizeler ve mükemmel bir fotoğraf. Kalemine sağlık. Az önce çay içmiş olmasam inan çay demleyecektim şu saatte (: Emeğinize sağlık. Saygılarımla...
YanıtlaSilDavetimi kabul edip, kitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
SilRica ederim ben teşekkür ederim...
SilBir dostumuzu eve veya işyerine davet ederken ‘’gel bir çayımı iç’’, yolda karşılaşsak ‘’gel şurda iki dk. çay içelim’’ deriz. Çaya bir mana yüklemişizdir artık.Çay içelim demek , gel muhabbet edelim hasret giderelim demenin farklı bir yoludur.Artık çay bizim için dokunaklı bir şarkı olmuştur.
YanıtlaSil/Mustafa Ş.
Katkın için teşekkür ederim Mustafa. Kitaplara kaçmaya devam edelim. Köprüler kuralım kitaplardan.
SilNe güzel bir çay rengi fotoğrafa bakıp bir daha baktım 😊 kaleminize sağlık
YanıtlaSilLiseden öğretmenim, sonra bir dost, abi olan birinin çekip gönderdiği resimdi. O kadar güzel ki resim, şiirin önüne geçti. Kitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
SilÇayı da severim ama ben asıl kahveciyim. :)
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim. Kahvemiz kalmadı, çaya razı olun artık :)
Silİkramsız muhabbet olur elbet. Dost ehli, yeri geldiğinde muhabbet için çayı kahveyi değil, bir mekânda oturup sözü, kelamı bile bahane etmekten hicap duyar. Kitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSilFotoğrafla da ne güzel uymuş şiir, kaleminize sağlık :))
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
SilAh çay olsa
YanıtlaSilDem olana dek gamımız olsun
İçilene dek sevgimiz...
Kıskandım şimdi :)
SilÇayımı yudumluyorum şuan abi😊
YanıtlaSilAfiyet olsun İbrahim. Köyün, kitapların ve çayın keyfini çıkar.
SilCanım aniden çay çekti. Ama fotoğrftaki gibi olandan. Mısralarda tam da uymuş ona.
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
SilKözde derlenir iken sohbet de güzel olursa ince belli bardakta içmeye doyum olmaz. İçilir bir demlik dost ile yavaş yavaş..
YanıtlaSilBu güzel yorumun için teşekkür ederim Ahmet abi
SilAh çay... Ne çok severim... Ne de çok yakışır hayata... Neşeli sevgilerle :)
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
SilFotoğraf çok güzel..
YanıtlaSilŞiir güzel değil mi Arif bey :(... Kitaplara Kaçtığınız için teşekkürler.
Silbir çayyaşın akşam yemeği sonrası en sadık yaridir çay..
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim. Allah bu sadık yarinizle muhabbetinizi bozmasın.
SilTeşekkür ederim.
YanıtlaSilKitaplara kaçarken yanına alınacak en güzel yoldaş."İnce belli bardakta ki çay" :))
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
SilÇay sanırım çoğumuzun vazgeçilmezi...
YanıtlaSilKitaplara kaçtığınız için teşekkür ederim.
SilÇok güzel görünüyor. Yanında da güzel bir sohbet daha ne olsun.
YanıtlaSilDoğru söylüyorsun, çay ve muhabbet varsa daha ne olsun. Teşekkür ederim.
Silfotoğraf çok güzel, kalkıp kendime çay yapacağım şimdi :) blog keşif etkinliğinizde gördüm bloğunuzu, takibe aldım ben de bloğuma beklerim :)
YanıtlaSilKitaplara Kaçanları ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim.
SilŞiirde varsa içilir... Sevgiyle
YanıtlaSilKitaplara Kaçanları ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Çay, şiir ve muhabbet olunca gerisine lüzum yok ...
SilŞöyle bir çay içmeyi çok özledim. Lisedeyken arkadaşlarla yemek yemeye gider yedikten sonra çayla muhabbet ederdik. Üniye başladığımdan beri bunu yaşayamadım, aradığım şeylerden oldu çay muhabbetleri. Evde de çay demlenmiyor hazır çay dışında, ben de hazır çay sevmiyorum, sarmıyor beni :(
YanıtlaSilHazır çay, genelde ayak üstü geçiştirmelik içiliyor. Beklemek yok, muhabbette demini almak yok. O yüzden pek sarmıyor. Kitaplara Kaçanları ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim.
Sil