Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

12- YAŞLI ADAM VE DENİZ / ERNEST HEMINGWAY

Resim
“İnsan yenilmek için yaratılmadı” dedi dokunaklı bir sesle;  "Ademoğlu  mahvolur ama yenilmez.”  S;106 Herkesin başarı için koştuğu yerde, yarışı gerilerde tamamlamak, sağlıklı ve yetenekli insanların arasında engelli olmak, dış güzelliğin teşhir edildiği günlerde çirkin kabul görülmek, farklı olmak; alaya alınmak ve dışlanmak için yeterli bir sebep maalesef. İş yerlerinde, sokakta, okulda zayıf olana karşı mobbing uygulanmakta sürekli. Son günlerde o kadar şahit olduk ki bu haberlere, bir zaman sonra "kötülüğün sıradanlaşması"ndan korkuyorum. -KISMEN SPOİLER İÇERİR - Kübalı yaşlı balıkçı  Santiago da,  geçmişte yaşadığı başarılara ve tecrübelerine saygı duyulmadan, kazancı bol olan balıkçılar tarafından alaya alınır .  Çünkü, herkes sürü sürü balık tutarken, o seksen dört  gün boyunca tek bir balık tutamamıştır. Bu yüzden, yaşlı balıkçı , talihini değiştirmek ve itibarını tekrar kazanabilmek için tek başına denize açılır. Kimsenin gidemeyeceğinden çok daha

BİR KİTAP BİR ALINTI-10 (SİNEKLİ BAKKAL-HALİDE EDİB ADIVAR)

Resim
"Ben artık Nazır değilim, insanım" Ekonomik ve sosyal statülerdeki değişim sonucunda ne olduğunu unutan insanların varlığına çokça şahit olmasaydık, bu alıntının altını çizmez geçerdim herhalde. *** “O akşam Selim Paşa konaktan yalnız çıktı. Sinekli Bakkal kahvesine doğru yollandı. Şevket Ağa, telaş içinde, hemen Paşa'nın şemsiyesini yakalamış, eski günlerdeki gibi arkada gidiyordu. Paşa döndü, Şevket'e eski günler gibi gürledi: -Ben çocuk muyum ki arkamdan geliyorsun, be herif! Sonra birdenbire yarı tatlı, yarı müstehzi bir sesle ilave etti: -Ben artık Nazır değilim, Şevket. İnsanım.” (Alıntı; Sinekli Bakkal kitabından” *** Seçimi kaybeden bir Belediye Başkanının (ya da tenzili rütbe yapılan bir makam sahibinin, görevinden alınan üst düzey bir yöneticinin, iflas etmiş zengin bir babanın, tekrar seçilememiş seçilmişlerin ....)  ergen çocuğu da, büyük bir iç sıkıntıyla “Ne yani şimdi normal insanlar gibi mi yaşayacağız” diyerek üzüntü

11- HAYVAN ÇİFTLİĞİ - GEORGE ORWELL

Resim
Kibar Feyzo (Bir Kemal Sunal filmi), başlık parası biriktirmek için gittiği İstanbul’dan köye dönünce, tarlalarda ağaları için karın tokluğuna çalışan köylüleri uyandırır. Kibar Feyzo ve köylü el ele verip Maho ağayı devirirler. Ancak, köylü bu defa Maho ağayı da aratacak yeni ve kibar bir ağayla baş başa kalır. Benzer bir sonuç, George Orwell'ın “Stalin” dönemini eleştirdiği, dünden bugüne, bugünden yarına da güncelliğini hep koruyacak olan "Hayvan Çiftliği" adlı romanında da işlenir.  -SPOİLER İÇERİR - Koca Reis’in (Domuz) ölümünden üç gün önce yaptığı “Hayvan Çiftliği” konuşmasında, “bütün hayvanlar eşittir” diyerek, onlara gördükleri zulümleri anlatır ve hayvanların uyanışına vesile olur. İnsanların çiftlikten kovulması gerektiğini, onlara yaklaşmamalarını aksi takdirde onlara benzeyeceklerini öğütler. Yedi temel ilke belirlenir. Daha sonra “Beylik Çiftliği”nin sahibi olan Bay Jones ve diğer insanlar, hayvanların hep beraber gerçekleştirdikleri mücadel

BAZEN KAYBEDERKEN KAZANIRSIN (FİLM; AŞKIN GÜCÜ / WHAT DREAMS MAY COME)

Resim
“Bazen kazandığında kaybedersin.”   ya da “bazen kaybederken kazanırsın” Başrollerini Robin Williams (Chris) ve Annabella Sciorra (Annie) ‘in paylaştığı, 1998 yapımı "Aşkın Gücü / What Dreams May Come" adlı film; aşk dolu, mutlu bir aile ile karşılıyor bizi. Ve hemen ardından daha ilk dakikalarda, bir trafik kazası iki güzel çocuğu kopartıyor ailesinden ve hayattan. Yunus’un deyişiyle; “göğ ekini biçmiş gibi” insanın içi yanıyor.  Geride kalanların hayatından da bu kazayla birlikte mutluluk yitip gidiyor. Çocuklarının ölümü Annie (anne) için tahammül edilemez olur. Katlanamadığı acılar nedeniyle bir intihar girişiminde bulunur ve akıl hastanesine kaldırılır. Chris (baba) ise, çok sevdiği eşini ve ailesini ayakta tutabilmek için daha güçlü olmak zorunda kalır, onu içine düştüğü cehennemden kurtarmaya çalışır. Yattığı hastanede psikolojik tedavi gören Annie ile onu bu durumdan kurtarmaya çalışan Chris arasında geçen şu diyalog, filminde önüne geçen, en etkileyici

KURU BİR AĞAÇTAN ÇİÇEK AÇMASINI BEKLEMEK (OFFRET/KURBAN, YÖN: ANDREI TARKOVSKY)

Resim
Bittim dediğinde sana uzanacak eli bekle. Çaresizim dediğinde gökten gelecek şifayı bekle. İnanıyorsan, asla umudunu yitirme. Düşmüş, yolunu şaşırmış, geride kalmış kimseyi yok sayıp öteleme. Merhameti, hasbihali ondan eksik etme. Özünde kalmışsa bir damlacık can suyu, sen bunu uyandırmanın yolunu dene. Başaramayacağım deme, yol uzun olsa da ilk adımı at, yol kısalır  elbet. Engeller çıkacak, dolu vuracak, dikenler saçılacaktır önüne. Yorgun düşmeden, emek harcamadan hasat gelir mi sandın. Gayret et sen, tevfik Allah'tan. ***   Tarkovsky'in "Offret/Kurban" filmi, kuru bir ağacı dikmekle uğraşan Alexander'in “Gel ve bana yardım et oğlum” diyerek torununu yanına çağırdığı ve ona anlattığı, bana da hep bir umut aşılayan muhteşem bir hikayeyle başlar.   Buyurun beraber kulak verelim bu sese: “Çok uzun yıllar önce, bir Ortodoks manastırında Pamve adında yaşlı bir keşiş yaşarmış. Bir ağacın yamacına kuru bir ağaç dikmiş. Genç öğrencis

BİR KİTAP BİR ALINTI - 9 (GARP CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK -REMARQUE)

Resim
Erich Maria Remarque’ın, 1929’da yazdığı “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı kitabını iki defa okudum. Bir defa da Behçet Necatigil çevirisinden okumaya niyetim var. Savaşın kazananı olmaz, kazananı bile kaybeder diyor kitap. Her sayfası insana dokunuyor, sorgulamaya itiyor. Yazarına bedel ödettiren bu kitaptan hele de şu günlerde çok manidar bulduğum iki alıntıyı paylaşmak istiyorum sizinle. Alman Paul’un esir alınan Rus askerlerini daha yakından tanıyınca, bizi kim, nasıl birbirimize düşman etti diye sorguluyor: Karaltılarınız görüyorum. Rüzgarda sakalları dalgalanıyor.. Onların hakkında birer esir olduklarından gayri hiçbir şey bilmiyorum. Beni üzen de bu. Kendi halinde, suçsuz birer hayat sürmüşler. Onlar hakkında biraz daha bir şeyler bilsem, isimlerini, nasıl yaşadıklarını, neler umduklarını, üzerlerindeki yükleri bilsem, duygularım belki bir hedef buldukları için sevgi ve kaynaşmaya dönüşebilir. Oysa şimdi onlarda yalnızca insan ıstırabını, hayatın korkunç üzgüsünü

LOKMA KARIN DOYURMAZ, MUHABBET ARTIRIR

Resim
İnsanlar, mutluluğu gül alınıp satılan pazarlarda değil, maddi tatmin sağlayacak, görsel şölen sunacak yerlerde aramaya meyilli.    Hâlbuki mutlu olmak için çok büyük şeylere değil, sevgi ve muhabbetle bir sofra başına oturabilen aileye, dostların varlığına ihtiyacımız var bizim. *** Şaban ABAK türküleri anlattığı "Karpuz Kestim Yiyen Yok" adlı kitabında, Fuzuli’nin çok etkilendiğim “Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge / Ne açar kimse kapum, bad-ı sabadan gayrı” dizesini hatırlatarak şöyle devam eder; "Cenabı Allah karpuzu büyük yaratmış. Etrafına halka olalım diye yuvarlatmış. Tatlı dille yiyelim, muhabbetle içimizi tutuşturup, alevlenişine karşı ayna olsun diye, içinin kor kırmızısını suya ve şekere boğmuş. (…) Türküde kestiği karpuzu yiyecek kişiyi arayan (çağıran) âşık, kendisine bir oynaş değil, çocuk da verecek bir eş aramakta, onu çağırmaktadır. Evi de, evdekini de paylaşacak olanı, halden anlayanı çağırmaktadır. Görünüşte karpuz yemeğe, gerçekte is

ÇOCUK VE KİTAP - ADEM MERT ELMAS

Resim
  ÇOCUK ve KİTAP   Bir ağaç olsam Yapraklarla dolsam Kitap olup çocuklara Yol arkadaşı olsam Eğer beni açmazsanız İçime bir bakmazsanız Hiç kitap okumazsanız Cahil kalırsınız Adem Mert ELMAS (İlkokul 4’üncü sınıfta yazdı) Bu sene 7'inci sınıfa geçecek olan oğlum Adem Mert'in İlkokul 4'üncü sınıftayken yazdığı bir şiiri paylaştım sizinle. Başka bir yazıda görüşmek üzere hoşça kalın.   Görsel: https://pixabay.com/illustrations/sunset-island-mar-dusk-brain-485016/

OKUDUĞUM KİTAPLAR (NİSAN 2019)

Resim
DÜŞÜNCE/DENEME   MUTSUZ OLMAK: BİR YÜREKLENDİRME, WILHELM SCHMID İletişim Yayınları,  92 Sayfa HİSSEDİLEN ZAMAN, MARC WITTMANN Metis Yayınları, 155 Sayfa ROMAN/HİKÂYE/ANLATI   HIZLANDIKÇA AZALIYORUM, KJERSTI SKOMSVOLD Jaguar Kitap, 132 Sayfa MEMLEKET HİKÂYELERİ, REFİK HALİD KARAY İnkılap Kitapevi, 276 Sayfa   KİTAPLAR HAKKINDA KISA KISA Wılhelm SHMID, Mutsuz Olmak: Bir Yüreklendirme adlı kitabında; mutluluğun ödev haline getirilmesine, tüketim ve başarı odaklı mutluluk anlayışının pazarlanarak dayatılmasına karşı çıkıyor. Mutlu olmak zorundasın, yoksa hayatın yaşamaya değmez şeklinde nakşedilen bir norm karşısında mutsuz insanın kendisini suçlamaya başlayacağı, mutlu hayatın icaplarıyla başa çıkamadığında kendinde bir eksiklik bulacağını, mutluluk diktatörlüğü tehdidinin, mutsuz olmaya pek alan bırakmadığını söylüyor. Her insanın mutlu olduğu kadar mutsuz da olabileceğini, bunun yaşamın doğal bir süreci olduğunun kabullenilmesi gerektiğini, aksi durumda, kes

BİR KİTAP BİR ALINTI -8 (TANRIYI HATIRLAMAK - GAİ EATON)

Resim
Gai EATON'un “Tanrıyı Hatırlamak & İslam Üzerine Düşünceler” adlı kitabı, 14 müstakil makaleden oluşuyor. Birkaç makaleyi okumakta güçlük çeksem, yazarın bazı fikirlerine katılmıyor olsamda, genel olarak üslubunu beğendim. Kitabın sayfalarını karıştırıyorum da, tekrar okunmak üzere birçok satırın altını çizmişim. İşte onlardan bir tanesi: “İnsanlar aslında inançları doğrultusunda binalar inşa ederler ve diktikleri bu binaların biçimi onların dünya görüşünü ve insanın bu dünya görüşündeki yerinin ne olduğunu açıkça ortaya koyar. Modern mimari de sekülerleşme ideolojisini ve bazen de nihilist ideolojiyi ifade eder. (…) Tıpkı karınca kulelerinin, kendilerini inşa eden karıncaları cüceleştirdiği gibi, içinde yaşayan insanları cüceleştiren seküler şehir, sadece geleneksel öncelikleri tersine çevirmekle kalmamış, aynı zamanda bütün insani değerleri de yerle bir etmiştir. Bu şehirde hiçbir bina insan ölçülerine göre yapılmamıştır. Tıpkı, insanın üzerine on numara büyük gelen

10- YILKI ATI - ABBAS SAYAR (ÜSSÜĞÜNOĞLU İBRAHİM)

Resim
Ekmek çaldım fırından Katık buldum çöplükten Polis koştu peşimden Hırsız polis oynadım Ben sokak kızıyım (Nazan Öncel) Yokluk; insanı zor seçimlere mahkum eder.  İlaç çalmak zorunda kalan babanın, açlığını gidermek için ekmek çalan çocukların haberlerini duydum. Yoksulluğun pençesine aldığı insanları suç işlemeye mecbur eden yüzünü gördüm. Hor görülen, dışlanan nice iyi huylu insanın uğradığı haksızlıkla baş edemediğinde; hırçınlık, anlayışsızlık, kabalık yaftasının yapıştırıldığına şahit oldum.  Bazı insanlar için doğru olanı tercih etmenin zor bir seçim olduğunu, sıcak odalarda karnı tok sergilenen güzel hal ve davranışların, dışarının ayazında baldırı çıplak kalanlar için lüks olduğunu anladım.  Yılkı Atı'nı ilk okuduğumda, İbrahim'in yaptığını insanoğlunun nankörlüğüne ne de kolay delil göstermişim bilmeden.  (Bakınız)   Yoksulluğun ateşinde düşmeden hüküm vermişim. Gelin, yoklukla sınanan İbrahim’i daha yakından tanıyalım öyleyse. &&&am

OKUDUĞUM KİTAPLAR (MART 2019)

Resim
DÜŞÜNCE/DENEME   MUTLULUĞUN SAKINCALARI, ELIZABETH FARRELLY Yapı Kredi Yayınları,  252 Sayfa (Ana metin sayfa 9-225 arası) MUTLULUĞA DAİR BİR DÜŞÜNCE, LUIS SEPULVEDA ve CARLO PETRİNİ Can Yayınları, 115 Sayfa ROMAN/HİKÂYE/ANLATI PERİ GAZOZU, ERCAN KESAL   İletişim Yayınları, 180 Sayfa KİTAPLAR HAKKINDA KISA KISA Mimar, yazar ve eleştirmen olan Elizabeth Farrelly, Mutluluğun Sakıncaları adlı kitabında; teknolojik ilerleme ve maddi gelişmeye rağmen neden tatmin olamadığımızın, mutlu olamadığımızın peşine düşüyor ve bize kaybettiklerimizi hatırlatıyor. İnsanın, doymak bilmez ihtirasları yüzünden devasa boyutlara ulaşan ekolojik ayak izlerinin doğaya verdiği zararı gözler önüne seriyor. Çarpık kentleşme, tüketim tutkusu, insansız devasa evler, seçenek bolluğu, feminizmin çelişkileri, iletişim sorunu gibi birçok hususa gündeme taşıyor ne geleceğe dair hayallerini anlatıyor. Modernizm ve postmodernizmin sanata ve estetiğe dair çelişkilerini, iyi ve güzel olanın a

9- (BENİM) TATAR ÇÖLÜ(M) / DİNO BUZZATİ

Resim
Mezun olup, diplomayı elime aldıktan sonra, "Senin oğlan işe girmedi mi hala?" şeklindeki tecessüs dolu suallerin bir şekilde hissedildiği küçük bir ilçede, sırtımda ağır bir yüktü işsiz olmak. İşi olan herkesin mutlu olduğunu sandığım ayların ardından, mesleki giriş sınavını kazandığım gün havalara uçmuştum. Kanatlarım, gövdemden büyüktü Örselenmemişken hayallerim Ellerim, ekmek tutmayı öğrendi Budandı ayrıksı yanlarım.    &&& Heyecanlı, inançlı, idealist bir başlangıç zamanla yozlaşıp, ürettiği bahanelerin arkasına sığınır. Cesaretsizliğin üstünü örter. Alışkanlıkların verdiği güven hissi ve rahatlık,  razı olunan çalışma hayatı olur. Bazıları için, bu böyledir. Genç yaşta işe başlarsın. Yıllar geçer. Zamanla, daha iyi olacağına olan inancın, beklentilerin, ufak bir işarette, tam söndü derken alev alan umudun; ömrünün güzel yıllarında beklemekle kanar.  &&& -KIRMIZI BÖLÜMLER  SPOİLER İÇERİR – Terzi, genç teğmen Drago'ya kal